Uluslararası Satım Sözleşmesinde Uygulanacak Hukuk
- GENEL OLARAK
Satım sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu m. 207'de düzenlenmiştir. " Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir."[1]
Satım Sözleşmesi, satıcının sözleşmenin konusunu oluşturan şeyin zilyetliğini ve mülkiyetini devretme, alıcının ise bunun karşılığında para ödeme borcu altına girdiği borçlandırıcı bir hukuki işlemdir[2].
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun' da ( MÖHUK )[3] bazı sözleşmelere uygulanacak olan hukuk açıkça tespit edilmiş olmasına rağmen uluslararası satım sözleşmelerine ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu nedenle uluslararası satım sözleşmelerine uygulanacak olan hukuk tespit edilirken 5718 sayılı MÖHUK'un genel olarak sözleşmeden doğan borç ilişkilerine uygulanacak hukuku tespit eden 24. maddesi uygulanacaktır[4]
- A) ULUSLARARASI SATIM SÖZLEŞMESİNE UYGULANACAK HUKUK
1.SUBJEKTİF METOD ( TARAFLARCA HUKUK SEÇİMİ YAPILMIŞ OLMASI )
MÖHUK m. 24'e göre taraflar sözleşemeye uygulanacak olan hukuku tespit edebilirler. Hukuk seçimini taraflar aralarındaki satım sözleşmesine koyacakları bir madde ile yapabilecekleri gibi satım sözleşmesinden tümüyle ayrı bağımsız bir sözleşme ile de yapabilirler[5]. Taraflar aralarındaki uluslararası satım sözleşmesine uygulanacak hukuku açıkça belirlemişlerse sözleşmeye bu hukuk uygulanacaktır.
- OBJEKTİF METOD ( TARAFLARCA HUKUK SEÇİMİNİN YAPILMAMIŞ OLMASI )
Taraflar aralarındaki uluslararası satım sözleşmesine uygulanacak hukuku açık veya zımni bir şekilde seçmedikleri ya da hukuk seçimi geçersiz olduğu takdirde, sözleşmeye hangi hukukun uygulanacağı objektif metoda yani MÖHUK m. 24/4'e göre belirlenecektir[6]. MÖHUK m. 24/4'te bu durumda, sözleşmeye en sıkı ilişkili olduğu hukukun uygulanacağı belirtilmiştir.
Maddeye göre, karakteristik edim içeren sözleşmelerde en sıkı ilişkili olan hukuk bu edim borçlusunun mutat meskeninin, işyerinin veya yerleşim yerinin bulunduğu ülke hukukudur. Karakteristik edimin belirlenemediği durumlarda, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri olduğu durumlarda söz konusu sözleşme ile en sıkı ilişki içerisindeki hukuk uygulanacaktır.
- B) ULUSLARARASI SATIM SÖZLEŞMESİNE UYGULANACAK HUKUKUN KAPSAMI
Objektif veya sübjektif metoda göre tespit edilen hukuk sözleşmenin kurulması ve sona ermesi dahil tüm konularda uygulanacaktır[7]. Sözleşmenin yorumlanması, hasar ve intikali, cezai şart, ifa, ifa engelleri, borcun sona ermesi gibi sözleşmeye ilişkin hususlarda, sözleşmeden doğan borç ilişkilerine uygulanacak olan hukuk uygulanır[8].
- SÖZLEŞMENİN KURULUŞUNA VE MADDİ GEÇERLİLİĞİNE UYGULANACAK HUKUK
Türk kanunlar ihtilafı hukukunda sözleşmenin kuruluşu ve geçerliğine uygulanacak olan hukuk MÖHUK md 32'de[9] özel olarak düzenlenmiştir[10]. Buna göre sözleşmeden doğan ilişkinin varlığı ve maddi geçerliliği, sözleşmenin geçerli olması halinde hangi hukuk uygulanacaksa o hukuka tabi olacaktır. Bu hukuk sübjektif veya objektif metoda göre tespit edilen hukuk olabileceği gibi, daha sıkı ilişkili hukuk da olabilir[11].
MÖHUK m. 32'de "sözleşmenin birliği"[12] ilkesi benimsenmiştir[13]. Buna göre, akdin kuruluşu, geçerliği, yorumu, ifası ve akdin hüküm ve sonuçları, sözleşmenin geçerli olması halinde hangi hukuk uygulanacaksa o hukuka tabi olacaktır[14].
- ZAMANAŞIMI
Zamanaşımı MÖHUK'ta ayrıca düzenlenmiştir[15]. MÖHUK'ta sözleşmeden doğan borç ilişkilerine uygulanacak olan hukukla ilgili maddelerde zamanaşımıyla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmadığından genel hüküm niteliğinde olan MÖHUK m. 8 uluslararası satım sözleşmelerinden doğan taleplere ilişkin zamanaşımı konusunda da uygulanacaktır[16]. Buna göre zamanaşımına hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuk uygulanacaktır.
- MİLLETLERARASI MAL SATIMINA İLİŞKİN SÖZLEŞMELER HAKKINDA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ANTLAŞMASI (VİYANA SATIM ANLAŞMASI) (CISG) VE KANUNLAR İHTİLAFI KURALLARI
- yüzyıldan hukukun yeknesaklaştırılması çalışmalarının en önemlileri milletlerarası ticaret hukuku alanında, özel olarak satım sözleşmeleri alanında yapılanlardır[17]. Mal ve hizmet üretimindeki yoğun artışın küreselleşme imkanlarında yararlanmasıyla birlikte ticaret yapan şahıslar uluslararası ticaret ağına dahil olmuş, ithalat ve ihracat yoluyla satım sözleşmeleri yapmak durumunda kalmıştır[18]. Milletlerarası ticaretin en önemli sözleşmelerinden satım sözleşmesine ilişkin mahkemelerin ve uyuşmazlığa uygulanacak kuralların farklılığı hukuki belirsizliğe ve taraf ülkeler için ek işlem maliyetlerine yol açmakta, bu durum milletlerarası ticaretin serbestçe gelişmesini engellediğinden uluslararası ticaretin uyumlaştırılması ihtiyacı doğmuştur[19]. Yeknesaklaştırma çalışmalarının bir yandan milli hukukların çeşitliliği ve değişkenliğinin hukuki güvenlik için oluşturacağı engelleri kaldırarak işlerin güvenli ve yaygın yürümesini sağlayacağı, diğer yandan ise sanayileşmiş ülkelerle üçüncü dünya ülkelerinin çıkarları arasında bir uyum kurulmasına hizmet edeceği ifade edilmektedir[20].
Milletlerarası satım hukukunun yeknesak hale getirilmesi çalışmaları, ilk olarak merkezi Roma’da bulunan Özel Hukukların Birleştirilmesine İlişkin Uluslararası Enstitü (The International Institute for theUnification of Private Law: UNIDROIT) tarafından gerçekleştirilmiştir.
UNIDROIT’nın çalışmalarının ardından Hollanda hükümetinin teşvikiyle 1964’te La Haye’de toplanan konferansta iki milletlerarası antlaşma kabul edilmiştir. Bunlar, Malların Milletlerarası Satımına İlişkin Yeknesak Kanun (Uniform Law on the International Sale of Goods), diğeri ise Milletlerarası Mal Satımında Sözleşmelerin Kuruluşuna İlişkin Yeknesak Kanun (Uniform Law on the Formation of Contracts for the International Sales of Goods)dur[21]. Ancak bu iki anlaşma, anlaşmaların hazırlanması aşamasında çok az sayıda ülkenin katılımın sağlanmış olması ve bu katılımın özellikle endüstri ülkeleriyle sınırlı kalmış olması sebebiyle, beklentileri karşılamamış, yalnızca dokuz ülke anlaşmalara taraf olmuştur[22]. Anlaşma metinlerinde satıcıların menfaatlerinin alıcıların menfaatlerine göre daha faza korunması, sözleşmenin uygulayıcılar için oldukça karmaşık bir şekilde kaleme allınmış olması, taraf devletlerin sözleşmeye çok farklı çekinceler koyabilmeleri, gibi hususların da Lahey Anlaşmasının yeterli derecede kabul görmemesinde etkili olduğu ifade edilmektedir[23].
Yapılan bu eleştiriler karşısında, Macaristan'ın başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler daimi komisyonu olarak kurulan Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Ticaret Hukukuna İlişkin Komisyonu ( UNCITRAL ) çalışmalara başlamış, " New York Taslağı " 1978 yılında UNCITRAL tarafından benimsenerek 11 Nisan 1980 tarihinde Viyana'da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler 97. Diplomatik Konferansında temsil edilen 62 ülkenin 42'si tarafından kabul edilmiştir[24]. Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Anlaşması 1986 yılında ABD, Çin ve İtalya'nın anlaşmayı onaylaması ile aranan on ülke onayı sağlanmış ve 01.01.1988 tarihinde yürürlüğe girmiştir[25].
Türkiye, Viyana'da yapılan konferansa katılmış, CISG'ın sonuç bölümünü imzalamış, fakat uzun bir süre anlaşmanın yürürlüğe girmesi için iç hukukta yapılması gereken düzenlemeler yapılmamıştır[26]. Ancak uluslararası ticaretin artan önemi ve Türk ekonomisinin gelişimiyle anlaşma 5780 sayılı uygun bulma kanunu ile kabul edilmiştir[27]. CISG 11 Mart 2010 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi[28] ile anlaşmaya katılım belgesinin tevdi edilmesine karar verilmiş, 1 Ağustos 2010 tarihinde katılma belgesi tevdi edilmiştir[29]. CİSG'in 99. maddesinin 2. fıkrası uyarınca CİSG; Türkiye açısından katılım belgesinin tevdi edildiği 1 Ağustos 2010 tarihinden itibaren on iki ayın tamamlanmasını izleyen ayın ilk günü olan 1 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir[30]. Ocak 2018 tarihi itibariyle, CISG’a 89 ülke taraftır[31].
İrade muhtariyeti ilkesini kabul eden CİSG'in amacı satım hukukuna ilişkin getirmiş olduğu yeknesak maddi hukuk kuralları ile uluslararası ticaretteki riskleri bertaraf edip, uluslararası ticaretteki engelleri ortadan kaldırmaktır[32].
Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması, milletlerarası nitelikte olan ve konusunu taşınırların oluşturduğu satım sözleşmelerine uygulanacak olan kuralları belirler[33]. Viyana Satım Anlaşması'nın uygulama alanına giren uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda kanunlar ihtilafı kuraları uygulanmayacak Viyana Satım Anlaşması'nın hükümleri uygulanacaktır[34]. Ancak Viyana Satım Anlaşması'nın uygulanması kanunlar ihtilafı kurallarının hiç uygulanmayacağı anlamına da gelmemektedir[35].
- A) VİYANA SATIM ANLAŞMASININ UYGULANMA ŞARTLARI
Viyana Satım Anlaşmasının uluslararası satım sözleşmelerine uygulanmasının temel şartı sözleşmenin konusunun taşınır mal satımı olmasıdır[36] [37]. Bunun dışında taşınır mal satımına ilişkin sözleşmenin uluslararası[38] bir nitelik taşıması gerektiği de açıktır[39].
Viyana Satım Anlaşmasının uygulanmasının bir diğer şartı ise Viyana Satım Anlaşmasına taraf bir devlet ile bağlantının bulunmasıdır[40] .
İrade muhtariyeti ilkesinin milletlerarası özel hukukundaki görünümü taraflara aralarındaki yabancı unsurlu sözleşmeye uygulanacak ülke hukukunu seçme olanağının tanınmasıdır[41]. Viyana Satım Anlaşmasında da bu ilkeye yer verilmiş ve m.6'da[42] tarafların anlaşmanın uygulanmamasını kararlaştırabilecekleri açıkça ifade edilmiştir.
Sonuç itibariyle; işyerleri farklı devletlerde bulunan taraflar arasındaki mal satım sözleşmesinde, söz konusu devletler akit devletse veya milletlerarası özel hukuk kuralları akit bir devletin hukukuna atıf yapmışsa ya da tarafların sözleşmeyi uygulanacak hukuk olarak seçmeleri halinde Viyana Satım Anlaşması uygulanacaktır[43] [44].
Burada açıklanması gereken bir kavram da işyeri kavramıdır. CİSG'de işyeri kavramının tanımı bulunmamakla birlikte, Anlaşmanın 10. maddesindeki hükme göre, taraflardan birinin birden fazla işyerinin olması halinde, sözleşmenin yapılması sırasında veya öncesinde taraflarca bilinen veya dikkate alınan koşullar değerlendirilerek, sözleşme veya sözleşmenin ifası ile en yakın irtibat içinde olan işyeri esas alınacaktır[45].
Belirli ölçüde bağımsız karar alıp uygulama ve az çok süreklilik unsurlarını taşıyan yerler Anlaşma kapsamında işyeri olarak kabul edilecektir[46].
- TARAFLARIN İŞYERLERİNİN SÖZLEŞMEYE TARAF FARKLI DEVLETLERDE BULUNMASI ( DOĞRUDAN UYGULAMA )
Viyana Satım Anlaşması, sözleşme taraflarının iş yerlerinin farklı taraf devletlerde olması ve anlaşmanın uygulanmasının taraflarca engellenmemiş olması halinde doğrudan uygulanır[47]. Taraflar, farklı devletlerde İş yerlerine sahip olmalarına rağmen, eğer bu devletlerden birisi Viyana Satım Anlaşmasına taraf değil ise, m. 1/I (a) vasıtasıyla sözleşmenin uygulanması mümkün değildir[48]. Novalis Corp v. Anheuser-Busch davasında Amerikan Mahkemesi satım sözleşmesinin yapıldığı tarih olan 2004 yılında, Novelis şirketinin selefi olan şirketin Teksas şirketi olduğu ve esas işyerinin Ohio Eyaleti olduğunu tespit etikten sonra hem davacı hem de davalı şirket iş yerlerinin Amerika Birleşik Devletlerinde olması sebebiyle CİSG'in uygulanmayacağına karar vermiştir[49].
Türk hakimi uluslararası uyuşmazlıkta MÖHUK m. 1/2 maddesi[50] uyarınca 01.08.2011 tarihinden itibaren Viyana Anlaşmasının şartlarının varlığı durumunda, kanunlar ihtilafı kurallarını uygulamaksızın, anlaşmayı doğrudan uygulayacaktır[51].
- MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK KURALLARININ AKİT BİR DEVLETİN HUKUKUNA ATIF YAPMASI ( DOLAYLI UYGULAMA )
Sözleşme taraflarının iş yerlerinin bulunduğu devletlerden birinin Viyana Satım Anlaşması'na taraf olmaması durumunda Viyana Satım Anlaşması uygulanamayacaktır[52].
Viyana Satım anlaşmasının 1/I (b)[53] bendine göre, sözleşmeye taraf devletlerden birinin kanunlar ihtilafı kurallarının Viyana Satım anlaşmasının taraf bir devletin hukukunu yetkili kılması gerekmektedir. Dolayısıyla Viyana Satım anlaşmasının 1/I (b) bendinin uygulanabilmesi için sözleşmenin taraflarından en az birinin Viyana Satım anlaşmasının da tarafı olması gerekmektedir[54].
Alıcı ve satıcının iş yerlerinin farklı devletlerde bulunmasına ilişkin şart gerçekleşmiş ise ve davanın açıldığı sözleşmeye taraf devletin ihtilâf kurallarının gösterdiği devlet Viyana Sözleşmesinin tarafı ise, Sözleşme bu devletin iç hukuku olarak uygulanır; onun ihtilâf kuralları nazara alınmaz[55].
7197 sayılı ICC (Milletlerarası Ticaret Odası) [56] tahkim[57] kararında[58] tarafların sözleşmeye uygulanacak hukuk konusunda herhangi bir seçim yapmamaları sebebiyle Avusturya ve Bulgaristan devletlerinin kanunlar ihtilafı kurallarını uygulayarak olayda Avusturya hukukunun tatbik edileceğine karar verdikten sonra, Viyana Satım Anlaşmasının Avusturya iç hukukunun bir parçası olması sebebiyle Viyana Satım Anlaşmasının, 1(1) b maddesi gereğince uygulanmasına karar vermiştir[59].
Türk hakimi uluslararası mal satımına ilişkin bir davada sözleşmenin taraflarından birinin ya da her ikisinin işyerlerinin Viyana Satım Anlaşmasına taraf olmayan bir devlette olması durumunda, MÖHUK m. 24'e göre uygulanması gerekli hukuku tespit edecek, Türk kanunlar ihtilafının yetkilendirdiği hukuk anlaşmanın tarafı bir devletin hukuku ise Türk hakimi anlaşmayı dolaylı olarak uygulayacaktır[60].
SONUÇ
Çalışmada uluslararası satım sözleşmesine uygulanacak hukuk konusunda tarafların hukuk seçimi yaparak uygulanacak hukuku kararlaştırmış olmaları ve hukuk seçimi yapmadıkları haller ayrı ayrı incelenmiş, Viyana Satım Anlaşmasının uygulanmasının şartları ile birlikte doğrudan ve dolaylı uygulanması açıklanmaya çalışılmıştır.
Viyana Satım Anlaşmasının kanunlar ihtilafı kurallarının uygulanmasını engellemediği, anlaşmanın kapsamında olmayan uyuşmazlıklarda uygulanacak hukukun kanunlar ihtilafı kurallarına göre belirleneceği ifade edilmiştir.
Milletlerarası özel hukuk kurallarının anlaşmaya taraf bir devletin hukukuna atıf yapması haline ise anlaşmanın dolaylı olarak uygulanacağı ve Türk hakiminin, önüne gelen uyuşmazlıkta anlaşmanın uygulanma şartlarının varlığını tespit ettikten sonra, taraflar aksini kararlaştırmadığı sürece, Türkiye anlaşmaya taraf olduğundan, anlaşmayı doğrudan uygulamak zorunda olduğu açıklanmıştır.
KAYNAKÇA

